Neredeyse 40 yılı bulan kariyeri boyunca elde ettiği başarıları ve sergilediği performansları sanatçı ailesinden gelen genlerle açıklamak, ne kadar yeterli olur bilemiyoruz. Ancak altını çizebileceğimiz bir gerçek var. O da 6 En iyi Erkek Oyuncu Oscar adaylığı(2009 yapımı Crazy Heart ile elde edilen bir de En İyi Erkek Oyuncu Oscarı), canlandırdığı her karakteri, bir diğerinden daha ilginç kılmayı başarabilmesi ile Jeff Bridges’in Hollywood’un en kıskanılası filmografilerinden birine sahip olduğu gerçeği.Her filminde role kendine has bir dokunuş getirmeyi başaran, karizmasına cümle yetiştiremeceğimiz Jeff Bridges’in iz bıraktığı önemli filmleri doğum günü şerefine sizler için listeledik.
The Fisher King (1991)
Masalımsı ile gerçeğin, dram ile komedinin, insana ait köşeli neredeyse tüm duyguların, zaafların seyircisine dirsek atmadan böylesine leziz iç içe geçtiğimi film pek azdır. Monty Python ekibinden Terry Gilliam’ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmde, Bridges’ın işbirlikçileri buradaki rolüyle “En iyi Kadın Oyuncu Oscarı”nı kucaklayan Mercedes Ruehl, En İyi Erkek Oyuncu Altın Küre Ödülü’nü alan Robin Williams ve Amanda Plummer oldu.Filmde kariyerinin zirvesindeyken, hayatı bir dinleyicisinin yayında söylediklerini yanlış anlayarak bir felakete yol açması ile birlikte dev bir travmaya dönüşen ünlü radyocu Jack Lucas rolünde karşımızdaydı Jeff baba. Buradaki başarılı performansının ardından Terry Gilliam ona bir diğer hit filmi 12 Maymun’da da başrolü vermek istedi. Ancak yapımcıların daha ünlü oyuncu tercih etmek istemesi sebebiyle, rol Bruce Willis’a gitti. Bridges’in Gilliam’la olan bir sonraki birlikteliği 2005 yapımı Tideland’te gerçekleşti.
Fearless (1993)

Azrail’le oyun oynamak herkesin elde edebileceği bir şans olmayabilir. Peki ya oyuna kabul edilirsen? Neredeyse uçaktaki herkesin ölümü ile sonuçlanan korkunç bir uçak kazasının ardından, hayatta kalmanın zorluklarını ve verilen ikinci şansın beraberinde getirdiği sınavları güçlü argümanlarla, güçlü sorularla muazzam anlatan bir film oldu Fearless. Ölü Ozanlar Derneği ve The Truman Show gibi başyapıtların yönetmeni Peter Weir filmi Fearless’ta, Jeff Brigdes oyunculuğuna adeta sınıf atlattı. Bunda Weir’in karakter odaklı bir hikaye anlatıcılığına meyilli bir yönetmen olmasının, Max Klein rolündeki Bridges’tan maksimum verimi almasının etkisi çok büyük oldu elbette.
Max Klein rolündeki oyunculuğu pek otoriteye göre, Bridges’in kariyerinin en iyi performanslarından biri. O akıllara zarar final sahnesini izledikten sonra aynı fikre sahip olma olasılığınız hayli yüksek.
The Big Lebowski (1998)

Canlandırdığı pek çok farklı karakterle pek çok ödülün sahibi, mührünü bastığı onca prestijli işlerle Hollywood’un en nitelikli aktörleri arasında gösterilse de, o pek çok kişinin aklında hep “The Dude” olarak kalacak belki de. Küçük bir yanlış anlamanın, ne denli devasa bir kaosa dönüşebileceğini alabildiğine özgün bir mizahla ve felsefeyle ortaya koyan, sinema tarihine Jeff Lebowski adında muazzam bir karakter armağan eden Coen Biraderler filminde Bridges, filmografisinin en özel performanslarından birini altın tepside izleyicisine sundu.
Crazy Heart (2009)
Umursamaz, alkolik ve eski ışıltılı günlerinden uzak bir yaşam süren Country starı Bad Blake ile film boyunca doğallığın ve ustalığın zirvelerinde dolaştığı oyunculuğuyla muazzam bir başarı elde etti Bridges. Fonuna country müziği yerleştiren, bir dönemin ünlü country şarkıcısı Bad Blake’in hikayesiyle daha ilk dakikasından sarıp, sarmalayan Crazy Heart, Jeff Bridges’e En İyi Erkek Oyuncu Altın Küre Ödülünü ve En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırdı.
True Grit (2010)
Joel Coen ve Ethan Coen ile çektiği The Big Lebowski’nin ve başarısının üzerinden 12 yıl geçmişti ve zaman, iki tarafın kariyeri için de hayli bereketli işlemişti. Coen Biraderler “No Country for Old Men” ile Oscar’ların tozunu attırmışken, Bridges de boş durmamamış sonraki yıl “Crazy Heart” ile En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’ının sahibi olmuştu. True Grit çekildiği dönemde yeniden yükselişe geçmiş olan western türünün klasik bir örneği olarak başlayıp, ilerleyen dakikalarında Coen etkisiyle yüksek kalite bir yapıma dönüşen leziz bir film oldu. Bunda Jeff Bridges’in etkisi de yadsınamayacak derecede fazlaydı. Filmde, “The Dude” tonlarının izlerine hafiften rastladığımız, gamsız, alkolik kaybeden profili Rooster Cogburn ile filmin oyunculuk anlamında en doyurucu kısımlarını oluşturan iki oyuncudan birisiydi. Diğer tarafı oluşturan oyuncu ise kariyeri filmle birlikte şahlanan Hailee Steinfeld oldu.
The Last Picture Show (1971)
Henüz kariyerinin başında 1971 yapımı The Last Picture Show’daki Duane Jackson rolüyle ilk Oscar adaylığını elde ederek dikkatleri üzerine çeken Bridges, 3 yıl sonra Thunderbolt&Lightfoot ile bir adaylık daha kazandı. Böylece geleceği parlak bir Hollywood yakışıklısından daha fazlası olduğuna otoriteleri ikna etmeyi başardı.
The Fabulous Baker Boys(1989)
Hollywood’daki orijinal fikirlerin noksanlığından, yeni bir şeye rastlamanın ne kadar güç olduğundan şikayet edilir hep. Bazı filmler de, her seferinde baştan aşağı yeni bir şey yaratılmadan da, varolan malzemenin iyi işlenmesiyle ortaya kalite yapımların çıkabileceğini gösterebiliyor. The Fabulous Baker Boys da bu filmlerden biri.
1989 yapımı filmde Bridges romantik komedi türünde de ne denli iyi iş çıkartabileceğini gözler önüne seridi. Yakışıklılığı ve karizmasıyla da çok can yaktı. Filmden akıllarda en çok Michelle Pfeiffer ile film boyunca yakaladıkları uyum ve ünlü” My Funny Valentine” sekansı kaldı.
Seabiscuit (2003)

Gerçek bir hikayeden uyarlanan Gary Ross filminde genç bir jokey, her şeyini kaybetmiş bir milyoner ve eski bir kovboyun, yeniden ayağa kalkabilmeye dair umutlarını Seabiscuit adlı bir ata yükleyişlerine tanıklık ediyoruz. Başroldeki Tobey Maguire’a Chris Cooper ile birlikte başarıyla eşlik eden Jeff Bridges, yine bir şekilde göz kamaştırıcı olmayı başarıyor.
Iron Man(2008)

Sanat yaşamı boyunca kendisinden kötü adamı oynanması çok fazla istenmedi belki ama o uygun fırsatı yakaladığında, kötü adam renklerinde ne kadar canlı ve başarılı olduğunu gösterdi. Büyük gişe başarısı yakalayan filmde Tony Stark’ın esaslı düşmanı Obadiah Stane rolünde, kazıttığı saçları ve sakallarıyla izleyicisinin karşısındaydı.